Batı Gürcistan'ın doğal güzellikleri ve tarihi cazibesiyle dolu Racha bölgesi, ziyaretçilerini bekliyor. Rioni ve Lukhuni nehirlerinin birleştiği bu noktada, Tsesi köyü yakınlarındaki yüksek, kayalık bir burçta yer alan Minda Kalesi, sessiz varlığını hissettiriyor.
"Istiyorum" Kalesi olarak adlandırılan bu Orta Çağ bekçisi, zorlu konumu sayesinde macera dolu bir yolculuk sunuyor. Kale, ilginç bir şekilde erişilemez bir konumda, yalnızca dar ve virajlı bir yolla ulaşılabilen bir dağın zirvesinde duruyor. Bu stratejik konum bir tesadüf değil, bir savunma mekanizmasıydı ve geçmişte düşmanlara karşı kaleyi güçlü bir düşman haline getiriyordu. Tarihin sisleriyle örtülü olmasına rağmen, Minda Kalesi'nin X. yüzyıldan beri gözetleme yaptığına inanılıyor.
Kale, 1530'larda Imereti Kralı Bagrat III tarafından Khetisdze ailesine verilmesiyle kraliyet fermanlarının geçişine tanıklık etti ve onları kalenin mirasıyla sıkı bir şekilde bağladı. Bugün, bir taş duvar, üç sağlam kule ve bir çan kulesi, kalenin eski ihtişamının kalıntıları olarak ayakta duruyor. Ancak, hayatta kaldığı düşünülen bir oda gibi bazı bölümler, kaya düşmesi nedeniyle erişilemez durumda. Kalenin doğu kısmında, erken Orta Çağ'a ait bir kilise zamanın izlerini taşıyor.
Minda Kalesi, bir zamanlar sekiz tonluk bir şarap yapım kabı veya qvevri'yi de kucaklamıştı - ancak bugün ondan hiçbir iz kalmamıştır. Sovyet dönemine ait ilginç bir anekdot olarak, kalenin görüntüsü "Barakoni" şarap etiketini süslemiştir.
Kalenin ilginç adı birçok hikayeye ilham vermiştir; bunlardan biri, Kraliçe Tamar'ın "Burada, bir kale istiyorum" emrine atıfta bulunurken, diğeri kalenin stratejik erişilemezliğini, onu işgalciler için arzu edilen ama ulaşılması zor bir ödül haline getiren bir özellik olarak bağlamaktadır. Ticaret yollarında önemli bir karakol olarak hizmet veren kale, her türlü araçla ulaşılabilir olup, Racha'nın canlı geçmişinin hikayelerini anlatmaya devam ediyor.