Işıklar, müzik, aksiyon! Kutaisi Meliton Balanchivadze Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu'nun sahneleri, manzaraları ve hikayeleri üzerinden olağanüstü bir yolculuğa çıkalım. Sadece bir tiyatrodan daha fazlası; Gürcü kültürünün, sanatının ve direncinin canlı bir kanıtı, tarihi Kutaisi şehrinin kalbinde yer alıyor.
1861 yılını hayal edin. Gürcü vizyonerler Kirile Lortkipanidze, Dimitri Bakradze ve Akaki Tsereteli, sevdikleri şehirde tiyatro gösterilerini hayata geçirmek için ruhlarında bir kıpırtı hissettiler. Böylece Kutaisi Opera Tiyatrosu'nun hikayesi başladı. 1880 yılında karizmatik aktör Kote Meshki tarafından kalıcı bir topluluk kurulduğunda, hikaye derinleşti; tüm bunlar sanat hamisi Stephane Kharazishvili tarafından finanse edilen bir tiyatronun çatısı altında gerçekleşti.
1940'lara hızlı bir geçiş yapalım; trajedi vurdu. Alevler orijinal tiyatroyu tüketti ve geriye sadece küller ve anılar kaldı. Ama bir anka kuşu gibi, tiyatro yıkımdan yeniden doğdu ve 1970'lerde 453 kişilik bir opera salonuna dönüştü. Geçmişle somut bir bağlantı olan orijinal yapının Rustaveli Caddesi'ne bakan bir duvarı, modern yapıyı gururla süslüyor.
27 Aralık 1969'da yeni sahnesinin perdesi açıldığında, tiyatro heyecanla dolup taştı. Zakaria Paliashvili’nin Abesalom ve Eteri operasının melodisi havayı doldurdu ve yenilenen tiyatro için umut verici bir geleceği müjdeledi.
2010 yılında Kutaisi Opera Tiyatrosu bir başka dönüşüm geçirdi. İç mekan yenilendi, sütunlar yeniden tasarlandı ve tiyatroseverleri karşılayan yeni bir giriş yapıldı. Çatısını süsleyen on üç Roma figürü, yerel heykeltıraş Giorgi Kikvadze'nin eseri, şehrin kültürel sahnesinin bekçisi olarak duruyor.
Bugün, tiyatro Meliton Balanchivadze adını taşıyor; Gürcü müziğinin bir ustası ve dünya çapında ünlü bale ustası George Balanchine'in babası. Bu anma, tiyatronun Gürcü operası mirasıyla olan bağlantısını ve sanata olan sürekli bağlılığını yansıtıyor.
İster bir opera meraklısı, ister bir bale tutkunu, ister mimarlık meraklısı olun, Kutaisi Opera Tiyatrosu'nu ziyaret etmek unutulmaz bir deneyim olacak. Bu sadece sahnedeki performanslarla ilgili değil; tarih ve kültürün bir zaman kapsülüne adım atmakla ilgili, hepsi Gürcü müziğinin melodik mirasıyla sarılmış durumda.